Görünmeyen şeyler var mıdır? Oksijen, yerçekimi veya bu makaleyi okumak için kullandığınız WiFi sinyalini düşündüğünüzde cevap açıktır. Peki, bilimsel olarak ölçülemeyen görünmez gerçeklere ne dersiniz? O zaman, aşkı, onuru, adaleti ya da umudu düşünün.
Peki, görülemiyor olsa da tamamen gerçek olan manevi bir dünya olabilir mi? Bu tam olarak İncil’in öğrettiği şeydir, “Gözlerimizi görünen şeylere değil, görünmeyenlere çeviriyoruz. Çünkü görünenler geçicidir, görünmeyenlerse sonsuza dek kalıcıdır.” (2. Korintliler 4:18). Ve bu görünmeyen gerçekliklerden biri, cennettir.
Cennetin varlığını İstanbul’un varlığını kanıtladığımız gibi kanıtlayamıyorsak bile, bu, cennetin kurgusal olduğu anlamına gelmez. Elbette, cennetin varlığı nihayetinde inanca bağlıdır. Kör ya da mantıksız inanca değil, ancak yine de inanca bağlıdır. İbraniler’in yazarının belirttiği gibi, “İman, umut edilenlere güvenmek, görünmeyen şeylerin varlığından emin olmaktır.” (İbraniler 11:1).
Hristiyanlar temelde cennete inanırlar, çünkü cenneti açıkça anlatan İncil’e inanırlar. Tanrı Sözü’ne güvenebilirsiniz. Genellikle kitaptaki kelimelerden daha kesin, daha doğrulanabilir, daha etkileyici bir şey isteriz. Yine de Petrus bize İncil’in, ne denli kesin olduğunu söyler: “Peygamberlerin sözleri bizim için daha büyük kesinlik kazandı. Gün ağarıp sabah yıldızı yüreklerinizde doğuncaya dek, karanlık yerde ışık saçan çıraya benzeyen bu sözlere kulak verirseniz, iyi edersiniz. Öncelikle şunu bilin ki, Kutsal Yazılar’daki hiçbir peygamberlik sözü kimsenin özel yorumu değildir. Çünkü hiçbir peygamberlik sözü insan isteğinden kaynaklanmadı. Kutsal Ruh tarafından yöneltilen insanlar Tanrı’nın sözlerini ilettiler.” (2. Petrus 1:19 -21).
Dolayısıyla, Kutsal Yazılar bize cennet hakkında bilmek istediğimiz her şeyi anlatmasa da, bilmemiz gereken her şeyi bize söylerler. Tanıklıkları eksiksiz, tam ve yeterlidir.
Cennet Gerçek mi?
Cennet, çoğumuz için tanıdık bir fikir, ama tam olarak nedir? En basit haliyle, Tanrı’nın yaşadığı yer. Rab’bin Duası’nda, “Cennetteki Babamız” yazdığını görüyoruz. Şimdi, bu, Tanrı’nın başka yerde olmadığı anlamına gelmez; Tanrı her yerde mevcut. Ancak cennet, Tanrı’nın varlığıyla benzersiz bir şekilde kutsamayı beklediği bir yer. Hazinemizin yeri, evimiz, mirasımız ve saklı ümidimiz.
Belki de, “yer” kelimesini kullanmaya devam ettiğimi farkettiniz. Bunun nedeni cennetin yalnızca bir kavram ya da zihinsel bir kurgu değil; gerçek bir, “yer” olmasıdır.
“Babam’ın evinde kalacak çok yer var. Öyle olmasa size söylerdim. Çünkü size yer hazırlamaya gidiyorum. Gider ve size yer hazırlarsam, siz de benim bulunduğum yerde olasınız diye yine gelip sizi yanıma alacağım.” (Yuhanna 14:2-3)
“İsa bunları söyledikten sonra, onların gözleri önünde yukarı alındı. Bir bulut O’nu alıp gözlerinin önünden uzaklaştırdı. İsa giderken onlar gözlerini göğe dikmiş bakıyorlardı. Tam o sırada, beyaz giysiler içinde iki adam yanlarında belirdi. “Ey Celileliler, neden göğe bakıp duruyorsunuz?” diye sordular. “Aranızdan göğe alınan İsa, göğe çıktığını nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir.” (Elçilerin İşleri 1:9-11)
“Kutsal Ruh’la dolu olan İstefanos ise, gözlerini göğe dikip Tanrı’nın görkemini ve Tanrı’nın sağında duran İsa’yı gördü. “Bakın” dedi, “Göklerin açıldığını ve İnsanoğlu ‘nun Tanrı’nın sağında durmakta olduğunu görüyorum.” (Elçilerin İşleri 7:55-56)
Cennet Nasıl Bir Yerdir?
Öyleyse, Hıristiyanlar olarak nihai umudumuz bu dünyadan ayrılmak değil, bu dünyanın Tanrı tarafından restore edilmesidir. Aslında anlatılmak istenen bizim bu dünyadan ayrılıp Tanrı’nın egemenliğine gitmemiz değil; Tanrı’nın egemenliğinin bu dünyaya gelmesidir. Bu yüzden Rabbin Duası’nda şöyle dua ederiz: “Egemenliğin gelsin. Gökte olduğu gibi yeryüzünde de senin isteğin olsun.” Bu nedenle Kutsal Yazılar gelecekteki evimizi somut ve maddi terimlerle, “yeni gökler ve yeni bir dünya” olarak resmetiyorlar. Başka bir deyişle, tamamen ruhsal bir dünyada dinlenmeyeceğiz. İyi ve güzel Tanrı’nın sonsuz mucizelerinde koşuyor, çalışıyor, enstruman çalıyor, şarkı söylüyor, gülüyor, dinleniyor ve canlanıyoruz.
Bu yüzden cennetteki sonsuzluktan bahsederken aslında hatırlamamız gereken yeni gök ve yeni yeryüzünün, Tanrımız ve Kralımızın huzurunda sonsuz, sürekli artan bir sevinç dünyası olduğudur.
İçsel Kanıt:
Kutsal Kitap’ın Vaiz bölümüne göre Tanrı, insanların kalbine sonsuzluğu koymuştur (Vaiz 3:11). Tanrı’nın benzeyişinde yaratılmış olan bizler, ebedi yaşam için doğuştan özlem ve kapasiteye sahip sonsuz varlıklarız. Sonsuz bir yaşam için yaratıldık.
İnsanlığın bitmeyen, sonsuz mutluluk arzusu doyumsuz ve yadsınamaz boyuttadır. Dünyanın en başarılı, zengin, ünlü insanlarının yaşadığı derin huzursuzluk ve memnuniyetsizliği düşünün. Her şeye sahiptirler ancak bir şeyler hep eksiktir. Hollywood yıldızı Jim Carrey’nin bir zamanlar söylediği gibi: “Herkesin zengin ve ünlü olmasını ve hayal ettiklerini yapmalarını, böylece bunun asıl cevap olmadığını görmeleri gerektiğini düşünüyorum”.
Aynı şekilde ünlü Fransız düşünür Blaise Pascal da şöyle der: “Her insanın kalbinde yalnızca Tanrı’nın doldurabileceği bir boşluk bulunur”.
Yüzüklerin Efendisi’nin yazarı J. R. R. Tolkien, ”Peri Masalları Üzerine” ismini verdiği bir denemesinde, insanların masalları bu kadar sevmesinin temelinde yatan nedenleri irdeler. Tolkien’e göre masallarda insan ruhuna hitap eden özellikler bulunur. Bunlar; kahramanca fedakarlıklar, zamanın dışına çıkmak, insan olmayan varlıklarla ilişki içerisinde olmak, kötülük üzerinde zaferli olmak, ölümden kaçış ve sonsuza kadar süren aşk/sevgi.
Masallar, gerçekçi kurgunun dokunamayacağı arzulara dokunuyor. Entelektüel olarak hiçbir şeyin gerçek olamayacak kadar iyi olamayacağına ne kadar ikna olsak da bu arzularımız bizi bir an bile yalnız bırakmaz. Bizi derinden kemiren bir şüphe ile dünyanın olması gerektiği gibi olmadığı ve gelecekte dünyanın her zaman olduğu gibi bir yer olmayacağı umudu doğurur. İşte masallar bizi, “başka yerlere” götürürken aslında, “burada” bulunan, bizim ayrılamaz parçamız olan duygularımıza hitap ederler. Aslında her şeyin altında yatan ve ruhlarımızın derinliklerinde hissettiğimiz gerçeğe işaret ederler.
Hristiyanlığın güzelliği; İncil’in, Müjde’nin sadece her şeyin altında yatan gerçekliği işaret eden harika bir hikaye değil, ama diğer hikayelerin işaret etmiş olduğu her şeyin altında yatan gerçeklik olmasıdır. İsa Mesih döndüğünde her zaman belirsiz olan, uzak hissettiren ve “gerçek olamayacak kadar iyi” olan şeyler şimdiki zamanda buluşacak, deneyimlerimizi saracak ve bizi neşeyle kaplayacak.
Tolkien’in arkadaşı olan başka bir ünlü yazar, C. S. Lewis bu durumu biraz daha net bir şekilde anlatmıştır: “Eğer kendimizde bu dünyadaki hiçbir şeyin tatmin edemeyeceği bir arzu bulursak, bunun en muhtemel açıklaması bu dünya için yaratılmamış olduğumuzdur”.
Cennetin Açık Kapısı:
İsa Mesih İncil’de şöyle der: “Yol, gerçek ve yaşam Ben’im” dedi. “Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez. Beni tanısaydınız, Babam’ı da tanırdınız. Artık O’nu tanıyorsunuz, O’nu gördünüz.” (Yuhanna 14:6-7)
Cennete giden tek yol İsa Mesih’in kendisidir. O’nun aracılığıyla Tanrı ile barıştık ve O’nun aracılığıyla sonsuz yaşamı kazandık. Bu tamamen İsa Mesih’in lütfu ve çarmıhıyla mümkün olmuştur.
Bilimsel olarak cennetin varlığını (veya yokluğunu) kanıtlayamasak da, bu tamamen mantıklı bir inançtır. Kutsal Kitap güvenilir tanıklığının yanı sıra ruhumuzdaki sönmeyen özlemler gerçekliğini güçlü bir şekilde ortaya koyar ve onaylar.
Sonunda, cennete gidebilecek olmamızın tek sebebi, Tanrı’nın bize gelmek için cenneti terk etmiş olmasıdır. İki bin yıl önce, İsa Mesih’in bedeninde Tanrı, yaşayamadığımız hayatı yaşadı, hak ettiğimiz ölümde öldü ve dirilerek göğe yükseldi; böylece İsa Mesih’i kabul eden herkes sonsuza dek O’nun sayesinde kurtulabilecekti.
Kurtuluş için İsa Mesih’e güveniyorsanız, evrenin Hakimi size bakar ve günahkar olsanız bile sizde lekesiz çocuğunu görür. Bu kurtuluş, sonunda Tanrı’nın vaat ettiği yeni yaratılış, Kutsal Kitap’ta şöyle betimlenmiştir:
“Bundan sonra yeni bir gökle yeni bir yeryüzü gördüm. Çünkü önceki gökle yeryüzü ortadan kalkmıştı. Deniz de yoktu artık. Kutsal kentin, Tanrı’nın yanından indiğini gördüm. Güveyi için hazırlanmış süslü bir gelin gibiydi. Tahttan yükselen gür bir sesin şöyle dediğini işittim: “İşte, Tanrı’nın konutu insanların arasındadır. Tanrı onların arasında yaşayacak. Onlar O’nun halkı olacaklar, Tanrı’nın kendisi de onların arasında bulunacak. Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalktı.” (Vahiy 21:1-4)
Hiç düşündünüz mü? Cennette olmanızdan dolayı ne kadar memnun olursanız, Tanrı da sizi orada görmekten o derece memnun olacak. Bu heyecen verici bir düşünce değil mi?
Tanrı özlemle sizi bekliyor, ya siz?
Esen Kalın
No responses yet